GIDA ALERJİSİ NEDİR ?
Gıda Alerjisi Tedavisi : Belli gıdaları tükettiğimizde, karın ağrısı, aşırı gaz, bağırsak hareketlerinde artma, ishal, bağırsak huzursuzluğu, bulantı, kusma, ciltte döküntüler, iltihabi cilt reaksiyonları, kaşıntı, nefes darlığı, anksiyete gibi bulguların bir kısmı veya tamamı oluşuyor ise kişilerin o gıdaya karşı alerjisi olduğu söylenebilir.
KAÇ ÇEŞİT GIDA ALERJİSİ VARDIR ?
İki tip gıda alerjisi vardır. Birinci doğuştan beri olanlar, diğeri sonradan oluşan gıda alerjileridir. Doğuştan beri olanlara örnek anne sütüne bağlı alerjidir. Sonradan oluşana örnek ise geçirgen bağırsak sendromuna bağlı gıda alerjileridir.
SÜT ALERJİSİ NASIL BİR GIDA ALERJİSİDİR ?
Bebek doğar doğmaz anne sütü alması ile görülen alerji son derece tipiktir. Bebeğin anne sütüyle beslenmeye başlaması sonrasında hemen görülür, vücudunun her tarafında kızamık hastalığında olduğu gibi yaygın cilt reaksiyonu görülür. Bu olgularda sütün içerisindeki LAKTOZ adlı şekerin sindirilmesi için gerekli olan LAKTAZ enziminin doğuştan eksikliği veya yokluğu söz konusudur. Bunlar gerçek süt alerjileridir. Anne sütüne karşı olmayan alerjik reaksiyon bazen inek sütüne karşı gelişebilir. Bunların bir kısmı ilk 3 yaştan sonra hafifler veya geçer. LAKTAZ enzim eksikliği ile giden hastalığa ‘’LAKTOZ İNTOLERANSI’’ denir. Bunlar SÜT ALERJİSİ olgularının %3-5’ini oluşturur.
Fakat ilerleyen yaşlarda, geçmişte olmadığı halde süt ve süt ürünlerine karşı gelişen alerji tamamen farklıdır. Bu olgularda bağırsaklarda FLORA HASARINA bağlı olarak gelişen ‘’Geçirgen Bağırsak Sendromu’’ olarak adlandırılan tablo nedeniyle alerji olur. Genetik hafızamız sayesinde atalarımızın tükettiği ürünleri bağırsaklarımız ve savunma sistemlerimiz tanımaktadır. Bizler dışarıdan bakarak ürünlerin doğal olup olmadığını ayırt edemediğimiz halde genetik hafızamız sayesinde vücudumuz bunları rahatlıkla tanımaktadır. Bağırsaklarımız seçici geçirgen özelliğe sahiptir. Bağırsak florasında oluşan hasar sonrası seçici geçirgenlik bozulur. Bağırsağın seçici geçirgen özelliğinin bozulması sonrası genetik hafızamız tarafından yabancı olarak algılanan, işlenerek yapısı değişmiş süt ürünleri tüketildiğinde ve bağırsaklardan emilmemesi gerektiği halde emilerek kan dolaşıma geçtiğinde bu ürünlere karşı alerjik reaksiyonlar gelişir. Toplumda bu şekildeki alerji oranı %10’dur.LAKTAZ enzim eksikliği olmaksızın flora hasarına bağlı gelişen süt alerjisini ‘’LAKTOZ İNTOLERANSI BENZERİ SENDROM’’ olarak adlandırırız. Bunlar tüm süt alerjilerinin %95-97’sini oluşturur ve tedavi edilebilirdir.
GLUTEN ALERJİSİ KAÇ TİPDİR ?
İki tiptir. Glutenli ürün tüketip alerji gelişenlerden birincisi endoskopik biopsi ile duodenumdan alınan doku örneğinde ‘’ÇÖLYAK HASTALIĞI’’ tanısı konulanlar, ikinci biopside ÇÖLYAK HASTALIĞI tanısı konulmayanlar (Bunlara ÇÖLYAK BENZERİ SENDROM denir). Her ikisinde de glutenli ürünlere hassasiyet vardır.
Arpa, buğday ve yulaf gibi ürünlerde bulunan GLUTEN içerisinde ‘’Glutenin’’ ve ‘’Gliadin’’ adlı iki protein vardır.
ÇÖLYAK Hastalığında ‘’GLİADİN’’e karşı gelişen reaksiyon vardır. Kanda ‘’Anti Gliadin Antikor’’ bakılarak da tanı konulabilir. Çölyak hastalığında hayatın herhangi döneminde bulgular ortaya çıkar. Sindirim sistemi flora hasarı çölyak hastalığı belirtilerinin ortaya çıkmasında önemli bir faktördür.
ÇÖLYAK BENZERİ SENDROM’da flora hasarına bağlı gelişen ‘’Geçirgen Bağırsak Sendromu’’ hastalığın başlamasını sağlar. Gluten alerjisi olarak görülen olguların çoğunu bunlar oluşturur. Bunlarda Anti Gliadin Antikor (-)’tir ve Biopsi ile Çölyak olmadığı görülür. Bu gruptaki hastalar yapılacak FLORA NAKLİ ile tedavi edilebilir.
SONRADAN GELİŞEN GIDA ALERJİSİ NASIL OLUŞUR ?
Sindirim sistemi florasında hasar ve flora çeşitliliğinin azalması sonucu gelişen ‘’Geçirgen Bağırsak Sendromu’’ sonucunda önce birkaç gıdaya karşı gelişen gıda alerjileri artan sayıda gıdaya karşı alerji olarak karşımıza çıkar. Bu gruptaki hastalar yapılacak FLORA NAKLİ ile tedavi edilebilir.
GIDA ALERJİSİ UZUN SÜRE DEVAM EDERSE BAŞKA RAHATSIZLIKLAR GELİŞİR Mİ ?
Bağırsaklarda kalıcı ve geri dönüşsüz emilim yüzey hasarları ve kayıpları oluşur. Birçok otoimmün hastalıkların oluşmasına zemin hazırlar.
GIDA ALERJİSİ TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ ?
Gıda alerjisi; sonradan kazanılmış, flora hasarı sonrası oluşan gıda alerjileri FLORA NAKLİ YÖNTEMİYLE tedavi edilebilir.
FLORA NEDİR ?
İnsan vücudunun belli bölgelerinde, bizlerle barış içinde yaşayan, bizlere zarar vermeyen, yaşadığı bölgenin yaşamsal fonksiyonlarına katkı sunan, olmaması durumda sağlık problemlerine neden olan, fonksiyonlarını başka bir şekilde telafi edemeyeceğimiz, sürekli kendisini yenileyen, uygun yaşam koşullarında çeşitliliği artan, bazı olumsuz durumlarda sayısı ve biyoçeşitliliği azalan mikroorganizmalarla birlikte yaşarız. Bunların genel ismi FLORA’dır.
Konumuz sindirim sistemi florasıdır. Sindirim sistemi ağızdan anüse kadar olan alanı tanımlamaktadır. Sindirim sisteminde ağız, boğaz, gırtlak, yemek borusu, mide, ince ve kalın bağırsak boyunca her bölgede kendine özgü fonksiyonları olan flora üyeleri bulunur. Bunlar kendi alanlarına spesifik olup başka alanda yerleşmez ve yaşamazlar.
Bugüne kadar insanların sindirim sisteminde tanımlanmış flora bakteri çeşidi 1054’dür. Flora çeşitliliği yaşam kalitesini etkileyen en önemli unsurlardan biridir.
İNSANLAR TÜM SİNDİRİM SİSTEMİNDE KAÇ ÇEŞİT FLORA BAKTERİSİ BARINDIRIR ?
Yaşanılan çevresel koşullar bunda en önemli etkendir. Büyük metropollerede flora çeşitliliği 50-60’lara kadar düşerken kırsal bölgelerde artmaktadır. Türkiye’de ortalama olarak insanlar tüm sindirim sistemi boyunca 100-110 civarında flora çeşitliliğine sahiptir.
Sindirim sistemi florası biyoçeşitliliği ne kadar fazla ise o ölçüde sağlıklı, kaliteli ve uzun bir ömür yaşanır. Flora elemanlarımızın birçok fonksiyonları vardır ve bundan dolayı vazgeçilmezdir.
FLORANIN FONKSİYONU NEDİR ? NEDEN ÖNEMLİDİR ?
Her bölgenin florası bulunduğu bölgede dışarıdan gelen patojenlerle savaşan en önemli yapılardır. Eğer o bölgenin florası azalmış, tahrip olmuş veya yok olmuşsa ilgili alan patojen mikroorganizmalar tarafından işgal edilir. Sindirim sistemi florası bulundukları bölgede mukus adı verilen tüm sindirim sistemi iç yüzeyini kaplayan jelimsi bir salgının oluşmasında son derece kritik öneme sahiptir. Eğer mukus olmaz ise yediğimiz, içtiğimiz gıdalar ve tüm sindirim sistemi salgıları direkt olarak sindirim sistemi yüzeyi (mukoza) ile temas eder ve temas ettiği alanlarda erezyona neden olur. Flora bulunduğu bölgenin asid-baz dengesi, enzimatik fonksiyonu, sentez fonksiyonu ve sindirim faaliyetleri için vazgeçilmezdir. Eğer flora olmazsa bu fonksiyonlarda bozulmalar oluşur. Hangi bölge flora hasarı varsa hem olduğu bölge fonksiyonu bozulur, hem de ileri ve gerisindeki fonksiyonlarda da aksaklıklara neden olur.
HER İNSANIN FLORASI AYNI MIDIR ?
Hayır. Her insanın florasını belirleyen birçok faktör vardır. Parmak izi gibidir, her insanın kendine özgü florası vardır.
Doğduğumuz anda başlayan flora kazanma süreci ömür boyu devam eder. Yeni doğan, çocukluk, ergenlik, doğurganlık dönemi, gebelik, emzirme, yaşanılan stresler, tedaviler, hastalıklar, beslenme vb. birçok faktör flora çeşitliliğinin artma ve azalmasında etkilidir. Fakat tüm insanlarda en kaliteli ve çeşitliliği yüksek flora 20-30 yaşlarında görülür. Yaşlanma ile flora biyoçeşitliliği gittikçe azalır ve birçok hastalığa zemin hazırlar.
FLORA OLMAZSA NE OLUR ?
Yaşam olmaz.
FLORA NAKLİ NEDİR ?
Sağlıklı en az bir FLORA DONÖRÜNDEN genel anestezi altında endoskopi ve kolonoskopi yapılarak sindirim sisteminin yaklaşık 30 farklı anatomik bölgesinden, her bir bölge kendi özelliklerine uygun serumlarla yıkanıp geri aspire edilerek her bir bölgeden alınmış flora örnekleri birtakım özel işlemlerden geçirildikten sonra, donörün hangi bölgelerinden alınmışsa hasta kişinin de eşdeğer anatomik bölgelerine yine aynı şekilde genel anestezi altında endoskopik ve kolonoskopik olarak aktarılması işlemidir.
Endoskopik obezite tedavileri ve flora nakli hakkında detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Flora Nakli Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
Mevcut florasında küçük bir örnek verir.
Toplam 24 saat.
Nakil ve sonrası klinik takip 24 saatte tamamlanarak taburcu edilir.
Hayır. Flora bağışçısı olmak için genetik akrabalık gerekmez.
Tercihen aynı cinsiyetten yapılması uygun olur. Fakat cinsiyet kısıtlaması yoktur.
Evet. Eğer geride kalan bağırsak dokusu nakledilecek florayı kabul edebilecek nitelikte olur ise ömür boyu kalıcı olacaktır.
Çocuk yaş grubuna yapılan flora nakillerinde mümkün olduğu kadar hasta ve donörün birbirine yakın yaşta olmasını isteriz. 18 yaş üzerinde ise bu eşdeğer yaş koşulu aranmaz. Erişkinlerde tercihen 20-30 yaş grubu donör adayları tercih edilir. Fakat 18-50 yaş arası sağlıklı ve kaliteli floraya sahip herkes yukarıdaki tablo 1 koşullarını karşılıyorsa donör adayı olabilir.