Geçirgen Bağırsak Sendromunun (Leaky Gut Syndrome) kesin çözümü var mı sorusunu ÇOĞUNLUKLA EVET şeklinde yanıtlamalıyım. Gelin isterseniz ‘’Geçirgen Bağırsak Sendromu’’ ne demektir, onu tanımlayarak başlayalım. Bir hastalığı tedavi edebilmek için öncelikle teşhisin doğru olması ve kavramların açık bir şekilde tanımlanması gerekir. Aksi takdirde ‘’bence’’ ve ‘’bana göre’’ ön adlandırmalarla başlayan objektif kriterlere dayanmayan tanımlarla karşılaşırız. Tanım ve kavram kargaşası beraberinde yanlış teşhis ve bitmek tükenmek bilmeyen yanlış tedavilerle sürer gider.
Bağırsaklarımızın en temel özelliği, yediğimiz içtiğimiz gıdaların tamamının bağırsaklardan emilerek kan dolaşımına geçmesine İZİN VERMEMESİDİR. Bağırsaklarımızın bu özelliğine SEÇİCİ GEÇİRGENLİK denir. Sağlıklı bağırsaklar ihtiyacımız olan ve bize zarar vermeyecek unsurların emilimini gerçekleştirir. Yediğimiz gıdalar bir takım enzimatik, mekanik, biyolojik ve kimyasal süreçlerden geçirilerek parçalanır ve temel yapı taşlarına ayrıştırılır. Gıdalar ancak bu şekilde sindirimi gerçekleştirildikten sonra bağırsaklardan emilerek kan dolaşımına karışır ve vücudun ihtiyacı olan ilgili alanlara da kan dolaşımı sayesinde ulaşır. Sindirimi gerçekleşen gıdaların her biri bağırsağın kendine özel kısımlarından emilir. Emilimin gerçekleştiği bağırsak yüzeyine MİKROVİLLUS adı verilir. Seçici geçirgenliğin gerçekleştiği mikrovillusların fonksiyonunu tam ve eksiksiz gerçekleştirebilmesi için temel bir takım gereklilikler vardır. Mikrovillusların üzeri bağırsaklardan salgılanan jelimsi bir yapı ile kaplıdır ve buna MUKUS denir. Mukus sayesinde mikrovilluslar bağırsak içeriği ile direkt temastan korunmuş olur. Sindirim sistemi salgılarımız yedimiz gıdaları nasıl sindiriyorsa mukus koruyuculuğu olmazsa kendi dokusuna da zarar vermeye başlar. Eğer mukus salgısı olmazsa veya sağlıksız olursa bağırsak salgıları ve yedimiz gıdalarla direkt temas sonrası mikrovilluslarda hasar (ülser, yara) oluşur ve bazen bu hasar uzun süreli olacak olursa mikrovillus alanlarındaki hasar geri dönüşsüz olarak emilim yüzey kaybıyla sonuçlanır. İnce bağırsaklarımızın boyu ortalama 8-10 metre olup, iç yüzey alanı (Emilim yüzeyi) 18000-22000 metre karedir. İnce bağırsaklarımızın iç yüzeyinin dev bir olimpiyat stadı kadar geniş alana sahip olması bağırsak fonksiyonları için son derece önemlidir. Bu alanın tamamı mikrovillus ile kaplıdır. Mikrovillus yapı bağırsak içeriği ile temas edecek olursa emilim ve seçici geçirgenlik özelliğini kaybetmeye başlar. Temas uzun süreli olacak olursa bu alanlardaki mikrovillus yapısı işlevsiz fibrotik yapılara dönüşür, buna da VİLLUS ATROFİSİ denir ve geri dönüşsüz bir süreçtir. Mikrovillusların işlevsel olması için mukus salgısı haricinde bağırsağın her bölgesine özel olan FLORA bakterilerine (faydalı mikroplara) ihtiyaç vardır. Mikrovillusların üzerini koruyucu bir tabaka olarak kaplayan mukusun sağlıklı, işlevsel ve sürdürülebilir olmasında FLORAMIZ olmazsa olmaz niteliktedir.
Mikrovillus, mukus ve flora bakterilerinin birlikteliği bağırsak emilim yüzeyinin korunması ve SEÇİCİ GEÇİRGENLİĞİN sağlanmasında temel yapı taşlarıdır. Seçici geçirgenliğin bozulmasındaki tetikleyen faktör çoğunlukla bağırsak florasının bozulması ile başlar. Flora olmayınca veya yerini patojenlerin almasıyla sağlıklı mukus üretimi gerçekleşemez, buna bağlı olarak mikrovilluslarda hasar oluşması sonrası seçici geçirgenlik bozulur. Seçici geçirgenliğin bozulması sonrasında bağırsaklardan kan dolaşımına geçmemesi gereken ürünler de (makro moleküller, toksinler, mikroplar vs.) geçmeye başlar. Bundan dolayı bu hastalıkların genel adı GEÇİRGEN BAĞIRSAK SENDROMU olarak adlandırılır.
Geçirgen Bağırsak Sendromu başlığı altında değerlendirilen hastalıklardan belli başlıları; Çölyak Hastalığı, Gluten Alerjisi (Çölyak Like Sendrom), Laktoz İntoleransı, Gıda Alerjileri, Ülseratif Kolit, Crohn Hastalığı, Kronik İshal, Kronik Nonspesifik Kolit, SİBO, Disbiyozis vb. Bu hastalıkların tamamında sindirim sistemi flora hasarı vardır. Çoğunlukla da hastalığın ortaya çıkmasını tetikleyen temel faktör sindirim sistemi florasının zayıflaması, tam veya kısmen yok olması sonucudur.
Geçirgen Bağırsak Sendromu sonucunda bağırsağın seçici geçirgenlik özelliğini kaybetmesi sonrasında kan dolaşımına geçmemesi gereken birçok şey geçmeye başlar. Vücudumuzun savunma sistemi hücreleri bunları kan dolaşımından temizlemek için yoğun bir çaba sarf eder. Geçirgenlik arttıkça ve olay süresi uzadıkça (kronikleştikçe) savunma sistemimiz de yorulmaya ve koordinasyonunu kaybetmeye başlar, bir süre sonra neyi yok etmesi gerektiğinin algısı bozulur ve vucüdun kendi dokusunu da yabancı ve zararlı olarak algılayarak oralara da saldırmaya başlar, bu durum OTOİMMÜNİTE olarak adlandırılır.
Geçirgen Bağırsak Sendromu ve beraberinde gelişen diğer OTOİMMÜN hastalıklar yaşam kalitesini ve süresini ciddi oranda etkiler. Otoimmünitenin başlamasında en önemli giriş kapılarından biri bağırsaklar ve beraberinde gelişen Geçirgen Bağırsak Sendromudur. Geçirgen Bağırsak Sendromu oluştuktan sonra otoimmün hastalıklar tek tek ortaya çıkmaya başlar. Bir otoimmün hastalık diğer otoimmün hastalıkların oluşması için zemin hazırlar, yani kolaylaştırır. Sürece dahil olan otoimmün hastalıklardan başlıcaları; Haşimato Hastalığı; Fibromyalji, Otoimmün Artritler; GUT Hastalığı, Sedef Hastalığı, Gül Hastalığı, Behcet Hastalığı, İBS, Depresyon, Vitiligo, Dermatit vb.
Geçirgen Bağırsak Sendromu tedavisinde ilk ve temel tedavi bozulmuş olan bağırsak florasının yeniden restorasyonudur. Sindirim sistemi florasının yeniden restorasyonunda en kesin ve kalıcı tedavi TOTAL GASTROİNTESTİNAL FLORA NAKLİDİR.
TOTAL GASTROİNTESTİNAL FLORA NAKLİ, sağlıklı sindirim sistemi florasına sahip donörlerden alınarak yapılır. Flora nakli, sağlıklı en az bir FLORA DONÖRÜNDEN genel anestezi altında endoskopi ve kolonoskopi yapılarak sindirim sisteminin yaklaşık 25-45 farklı anatomik bölgesinden, her bir bölge habitatına uygun serumlarla yıkanıp, yıkama sıvısı geri alınarak her bir bölgeden alınmış flora örnekleri özel işlemlerden geçirildikten sonra, elde edilen sağlıklı FLORA kolonizasyonları donörün hangi bölgelerinden alınmışsa hasta kişinin de eşdeğer anatomik bölgelerine yine aynı şekilde genel anestezi altında endoskopik ve kolonoskopik olarak aktarılması işlemidir.
Geçirgen Bağırsak Sendromu FLORA Nakli yöntemi ile ne kadar erken tedavi edilirse tedavi başarı oranı o ölçüde yüksek olacaktır. Çünkü hastalığa bağlı olarak gelişen mikrovillus atrofisi (emilim yüzey kaybı) geri dönüşsüzdür. Flora Nakli ile tedavi yapılmış olsa bile örneğin 22000 metre kare olan bağırsak emilim yüzey alanı 14000 metre kareye düşmüş ise yapılacak hiçbir tedavi yüzey alanını 1 metre kare dahi artıramaz. Amaç kalan rezervi korumaktır. Çünkü bu alan belli eşik değerin altına düşer ise tedaviden elde edilecek fayda da sınırlı olacaktır.
Doç. Dr. Murat KANLIÖZ
Flora Nakli Enstitüsü