ALKALEN REFLÜ GASTRİT, duodenum (12 parmak bağırsağı) içeriğinin mideye geri tepmesi sonrasında midede kimyasal yanık oluşmasıdır. Her insanda bir miktar dodenal içerik mideye kaçabilir ve herhangi rahatsızlığa neden olmaz; Bu durum ‘’Fizyolojik Safra Reflüsü’’ olarak adlandırılır.
Mide çıkışında bir kas demetinden oluşan, mide boşalmasını kontrol eden, geriye kaçağı önleyen, bir nevi kapakçık (vana), fonksiyonel olarak sfinkter (kasılma-gevşeme) olan yapıya PİLOR adını veriyoruz. Midemiz yediğimiz içtiğimiz gıdalar için bir ön depolama alanıdır. Midede depolanan gıdalar kimyasal, fiziksel ve enzimatik sindirime uğrayarak ince bağırsaklara gönderilir. Mide içindeki gıdaların sindirim süreci sonrasında mide içeriği ince bağırsağa boşalmaya hazır nitelik kazanır, midenin ön sindirimi gerçekleşmiş bu içeriğine KİMUS adı verilir. Kimus oluştuktan sonra mideden beyine bir uyarı gider, bu uyarı ben ön sindirimimi gerçekleştirdim, mideyi artık yavaş yavaş boşaltabilirsin mesajıdır. Bunun üzerine beyinden gelen sinyallerle mide 3-5 dakika aralıklarla mide kaslarının sağma kasılması dediğimiz periyodik hareketleriyle her seferinde yaklaşık 50-75 cc KİMUSU duodenuma aktarır. Midenin sağıcı kasılmaları ve eş zamanlı pilorun açılması mide boşalıncaya kadar ritmik aralıklarla devam eder. Yemek yedikten sonra gıdaların midedeki bu süreçlerde geçirdiği süre 2-4 saattir. Gıdalar yenildikten dört saat sonra mideden tamamen boşalır.
Yukarıda anlatılan midede depolama, sindirim ve düzenli aralıklarla içeriğinin boşaltılabilmesi fonksiyonel yapıda PİLOR ile mümkündür. Normalde midenin boşaltıcı (sağıcı) kasılmaları ile eş zamanlı olarak pilor gevşeyerek açılır ve mide içeriği duodenuma aktarılır. Fakat pilor her insanda aynı ölçüde fonksiyonel olarak çalışmamaktadır. Yapılacak endoskopi inceleme esnasında pilor tam kapalı ve mide içerisinde safra (yeşil renk sıvı) yoksa biz bunu NORMOTONİK PİLOR (normal yapıda) olarak tanımlarız. Normotonik pilora sahip kişilerde endoskopik inceleme esnasında endoskopun ucuyla pilor çevresine hafif dokunulduğunda pilor tam olarak kapanır. Endoskopik gözlemde endoskop ucuyla yapılan uyarıda pilor kapanıyor fakat kısmen açıklı kalıyorsa biz bu durumu HİPOTONİK (Kısmi Kapanan) PİLOR olarak tanımlarız. Hipotonik pilor olgularında midede kısmen safralı içerik gözlemlenebilir. Yapılan endoskopik incelemede pilor tamamen açık ve endoskop ucuyla pilor çevresine yapılan mekanik uyarıyla da hiç kasılmıyor ve kapanmıyorsa bu durum ATONİK(fonksiyonsuz) PİLOR olarak adlandırılır. Atonik pilor olgularında mide içerisinde çoğunlukla safralı içeriğe rastlanır.
Alkalen Reflü Gastrit oluşum mekanizmasını anlayabilmek için kısaca safra ve safra kesesi fonksiyonlarından bahsetmemiz gerekir. Karaciğer tarafından günde yaklaşık 1000-1500 cc (1-1,5 litre) SAFRA üretilir. Üretilen safra, safra kanalları yoluyla duodenuma akar. Duodenuma aktığı yer mide çıkışının yaklaşık 10-12 cm ilerisidir. Normalde üretilip safra yolları ile duodenuma akıtılan safra direkt olarak duodenuma geçmez. Safra yolu üzerinde safranın ön depolanmasının yapılığı SAFRA KESESİ vardır. Karaciğerden safra, yediğimiz gıdalardan bağımsız sürekli olarak üretilir, fakat duodenuma safra akışı yediğimiz gıdaların safraya ihtiyacına göre artar veya azalır. Normalde gün içerisinde üretilen safra önce SAFRA KESESİNE gelir ve burada on kat (1/10 oranında) konsantre edilerek depolanır. Bu konsatrasyon sonrasında 1000-1500 cc safra 100-150 cc konsantre safraya dönüşmüş olur ve sonuç olarak duodenuma akan safra miktarı 100-150 cc kadardır. Safra kesesi içerisinde taş veya başka oluşumlar nedeniyle karaciğerden gelen safrayı konsantre edip depolayacağı hacmin azaldığı durumlarda duodenuma akan safra hacmi artar. Safra kesesi taşı olanlarda normal kişilere oranla daha yüksek hacimde (150 cc ↑) hacimde safra duodenuma akacaktır ve buna bağlı olarak bu kişilerde normalden daha fazla ALKALEN REFLÜ GASTRİT gözlemlenecektir. Bir şekilde safra kesesi alınan kişilerde ise safra hiç konsantre olmadan direkt olarak duodenuma yeme içme periyotlarımızdan bağımsız ve kontrolsüz olarak akar. Safra kesesi sayesinde mide içeriğinin duodenuma geçiş hızı ve duodenuma geçen mide içeriğinin safraya ihtiyacı belirlenerek gerektiği kadar konsantre safra duodenuma aktarılır. Safra kesesinin alınması sonrasında ise ihtiyaç algılaması olmaksızın normalin 10 katı hacminde 1000-1500 cc safra sürekli olarak duodenuma akar. Bu yüzden hipotonik ve atonik pilorlu kişiler çok tipik olarak yemek yediklerinde şikayetlerinin hafiflediği, aç kalınca artığını belirtirler. Fakat ilerlemiş olgularda açlık ve tokluktan bağımsız olarak şikayetleri süreklilik kazanır.
Safra kesesinin hacminin büyük kısmı taş ile işgal edilip, yeterli depolama ve konsantrasyon gerçekleştiremediğinde veya herhangi sebeple safra kesesi alındığına duodenuma akan safra hacminin artmasına bağlı olarak HİPOTONİK ve ATONİK yapıda pilora sahip olan kişilerde daha yoğun bir şekilde safra mideye geri kaçar ve bunlarda ALKALEN REFLÜ GASTRİT tablosu ortaya çıkar veya var olan tablo daha da ağırlaşır. Mide içi biyokimyası asit bir ortamdır (pH:1,5-2), duodenum ise baziktir (alkali) (pH:8). Asit ortama alışık olan mideye duodenum içeriği kaçacak olursa midede BAZİK KİMYASAL YANIĞA neden olur. Bazik yanık aynen çamaşır suyunun yaptığı türden bir tahribat ve yanıktır. Oluşan bu durum PİLOR fonksiyon yetersizliği sonucu gerçekleşir.
ATONİK pilora sahip olanlarda safra kesesinde taş olmasa veya safra kesesi alınmasa bile mideye safra kaçağı olur. Toplumda ATONİK pilor oranı%3-5 kadardır. HİPOTONİK pilorlu kişilerde de normal koşullarda atoniklerden daha az da olsa safra kaçağı gözlenir. Toplumda HİPOTONİK pilor oranı %8-10 kadardır. Fakat ATONİK ve HİPOTONİK pilorlularda safra kesesi alındıktan sonra safra kaçağına bağlı şiddetli ALKALEN REFLÜ GASTRİT tabloları oluşur ve bu oran yaklaşık %15’dir. Bu olgularda çoğunlukla ilaç tedavisi verilerek şikayetleri azaltılmaya çalışılır. Fakat ilaç tedavisinin yetersiz kaldığı vakalarda ise duodenum içeriğinin mideye kaçışını önleyici ameliyatlar yapılır. ‘’Duodenal Switch’’ olarak adlandırılan ameliyat ile mideye safra kaçağı önlenmiş olur. Fakat bu ameliyat son derece kompleks, anatomiyi bozan ve riskli bir girişimdir. Son çare olarak başvurulması gerekir.
Yıllarca ALKALEN REFLÜ GASTRİT hastalarına ‘’Duodenal Switch’’ ameliyatı yapan bir cerrah olarak bunun daha basit bir yöntemi olabilir mi yönünde yaptığım klinik araştırmalarım sonrasında ‘’PİLOR REVİZYONU’’ olarak adlandırdığım yöntemi geliştirdim. Yapmış olduğum klinik araştırma sonuçlarımı hakemli, Amerikan Tıp Dergilerinde yayınladım.
https://link.springer.com/article/10.1007/s11695-020-04556-7
‘’PİLOR REVİZYONU’’ ile endoskopik olarak atonik ve hipotonik pilorlu olgulara pilor çevresine yapılan dolgu injeksiyonlarla pilordaki kaçak önlenmektedir. İşlem sedasyon altında, hasta hiçbir şey hissetmeden yaklaşık 20 dakikada tamamlanmaktadır. Pilor Revizyonu yapıldıktan 2 saat sonra insanlar günlük hayatına hiçbir kısıtlama olmaksızın kaldığı yerden devam etmektedirler. İşlem uygulandıktan 24-48 saat sonra maksimum etkinlik oluşmaktadır. Yapılan injeksiyon dolgu materyali hastada geçici veya kalıcı en ufak zarar vermemektededir.
Akademik klinik çalışmalarımızda ortalama 32 aylık takip süresinde ‘’Pilor Revizyonu’’ yaptığımız hastaların kontrol endoskopilerinde yapılan ‘’Pilor Revizyonunun’’ etkinliği hastaların %92’sinde halen devam etmektedir.
Eğer etkinliği kalmamış olgular tespit edilirse tekrar endoskopik pilor revizyonu yapılmasının herhangi yan etkisi bulunmamaktadır.
‘’PİLOR REVİZYONU’’nun, hızlı, basit, ucuz, riski olmayan, tekrarlanabilir ve cerrahi uygulamaksızın yapılıyor olması açısından ALKALEN REFLÜ GASTRİT tedavisinde çok önemli bir gelişmedir.
Doç Dr Murat KANLIÖZ
Genel Cerrahi Uzmanı